Bir Hikâyeyle Başlayalım…
Kam Olmak Ne Demek? Sessiz Bir Uyanışın Hikâyesi
Sema, sabahın erken saatlerinde pencereyi aralayıp içeri süzülen serin havayı hissetti. Yıllardır içindeki o sessiz arayış, bugün bir şekilde kelimeye dökülecek gibiydi. Bir fincan kahve, birkaç satır yazı… Belki de “kam olmak” dediğimiz şey, tam da bu anda saklıydı. Ama bunu anlaması için karşısına çıkan insanlardan, aynalarda yansıyan yüzlerden geçmesi gerekiyordu.
Bir Adam, Bir Kadın ve İki Farklı Yol
Ali, mantığın adamıydı. Her şeyin bir çözümü olmalıydı onun için. Bir sorun varsa, üzerine düşünülmeli, bir plan yapılmalı, adımlar atılmalıydı. Duygular bazen bulanıklık yaratır, düşünceleri gölgelerdi. Oysa Sema için dünya bambaşka renklerdeydi. Birinin sesi, bakışı, suskunluğu bile anlam taşırdı. İnsan, insanla çözülürdü ona göre — planla değil, kalple.
Bir gün yolları bir projede kesişti. Ali, tabloyu bir strateji haritası gibi okurken Sema, aynı tabloya bakıp “burada bir his eksik” diyebiliyordu. İlk başta çatıştılar. Ali’nin netliği, Sema’nın sezgiselliğiyle çarpışıyordu. Ama zamanla fark ettiler ki, her ikisinin de eksik olduğu bir yan vardı. Ali’nin düzeni Sema’nın duygusuyla anlam kazanıyor, Sema’nın sezgisi Ali’nin aklıyla güçleniyordu.
Kam Olmak: Dengenin Sessiz Noktası
Bir akşam üzeri, uzun bir günün ardından birlikte oturup sustular. Hiçbir şey konuşmadılar. Ali, Sema’nın gözlerindeki o dinginliği fark ettiğinde, içinden bir ses “işte bu” dedi. O an ne strateji ne plan işe yarıyordu. Kalbin merkezine dönmenin, kendini aşmanın, varoluşun derin anlamını hissetti.
Sema, aynı anda bir huzur kapısının aralandığını fark etti. O an “kam olmak”ın sadece bir ruh hali değil, bir dönüşüm olduğunu anladı. Kam olmak, insanın içindeki sesle, dışındaki dünyayı barıştırmasıydı. Erkek aklın ve kadın kalbin el ele verip aynı anda susması, aynı anda konuşmasıydı.
Ali, ilk kez bir problemi çözmeden sadece hissetti. Sema, ilk kez hislerinin ötesine geçip anlamı kelimelere dökmeden yaşadı. İşte kam olmak, buydu: aklın ve kalbin dengeyle aynı masada oturması.
Kendine Dönmek: Kam’ın Gerçek Anlamı
Kam, eski Türk kültüründe bilge, şifacı, ruhun yol göstericisiydi. Ama belki de modern dünyada kam olmak, kendinin şifacısı olabilmektir. Bir adım geri çekilip iç sesi dinleyebilmek, kalabalıkların ortasında kendi hakikatini duyabilmektir. Ali’nin mantığıyla Sema’nın sezgisi birleştiğinde doğan bu yeni bilinç, her birimizin içindeki kam’a dokunur.
Gün gelir, planlarımız dağılır, stratejiler işe yaramaz, ama bir iç huzuru kalır. İşte o huzur, kam olmanın yankısıdır. Kam olmak; susmayı, dinlemeyi, anlamayı öğrenmektir. Kendini üstün görmek değil, evrenle bir olduğunu bilmektir.
Birlikte Tam Olmak
Ali ve Sema artık birbirlerini değiştirmeye çalışmıyorlardı. Ali, duyguların gücünü fark etti; Sema, aklın huzur getiren düzenini. Kam olmak, birbirini dönüştürmeden tamamlayabilmekti. Kadın ve erkeğin, akıl ve kalbin, iç ve dış dünyanın bir arada var olabileceğini fark etmekti.
Belki de hepimiz biraz Ali’yiz, biraz Sema… Kam olmak, bu iki yanımızın el sıkıştığı andır. Belki senin de içinde bir Kam var, sadece sessizce seni bekliyor — dengeye, bütünlüğe, kendine dönmen için.